İstanbul’u süsleyen tarihi güzelliklerin başında saraylar gelir. Sarayların önemi sadece mimari yapılarının değerinden kaynaklanmaz. Onlar, devleti yöneten padişahın mekanları olduklarından karar alma merkezleridir ve İstanbul’u İstanbul yapan tüm unsurların kararları bu mekanlarda alınmıştır. Dolayısıyla bir kasır, küçük olduğu için bir saraydan daha az önemli değildir.
Bu yüzden hem Osmanlı’yı anlamak hem de İstanbul’u anlamak için saraylar asıldırlar.
İşte, bu yıl bir gezi programı çerçevesinde öğrencilerimle (10-11 yaş grubu) beraber İstanbul’un bu saraylarını 4 ayrı gezide gezeceğiz. Amaç, öğrencinin yaşadığı kenti, tarihini, kültürünü tanımasını sağlamak. Program şöyle:
Aralık: Topkapı sarayı
Ocak: Beylerbeyi Sarayı ve Küçüksu Kasrı
Mart: Dolmabahçe Sarayı ve Aynalıkavak Kasrı
Mayıs: Yıldız Sarayı, Şale Köşkü ve Ihlamur Kasrı
İlk geziden önce geziye katılacak öğrencilerime “İstanbul’un Tarihi Sarayları” adlı kitabı dağıtacağım. Kültür Aş’den çıkmış olan kitap çok güzel olmuş. Kurgusunu çok beğendim. Çok sevimli. Tüm ebeveynlere tavsiye edebileceğim kitapta, İstanbul’un tarihi sarayları ile ilgili bol bol kitap kemirmiş bilgiç bir fare, arkadaşı kediye İstanbul’un tarihi saraylarını gezdiriyor. Hem de kimselere gözükmeden. Fare diyor ki kediye “İnsanlar seni seviyor olabilir ama benim ortalıkta görünmemem lazım.” Bu yüzden yeraltı tünellerinden saraylara ulaşıyorlar.
Öğrencilerim gezi öncesi işte bu kitabı okuyup, kitapla ilgili hazırladığım birkaç soruyu cevaplandıracaklar. Amaç, hem onları geziye hazırlamak hem bir kitap okumuş olmalarını sağlamak hem de minik kütüphanelerinde İstanbul’la ilgili bir kitabın bulunmasını sağlamış olmak.